Hristiyanlığın Özü

death-of-jesus-christ-on-the-cross-Wallpaper[1]

İsa Mesih inancımızın merkezidir. Biz her şeyden önce İsa Mesih’i izleyen kişileriz. “Mesih” sözcüğü “Mesh edilmiş vaat edilen Kral” anlamına gelir.

Mesih’in dünyaya gelişi ve hizmeti yüzlerce sene önce Eski Antlaşma’da (Tevrat ve Zebur) peygamberler aracılığıyla ayrıntılarıyla bildirildi (Luka 24: 2527). Böylece Kutsal Kitap’ta yazıldığı gibi İsa Mesih bakireden doğarak Filistin’in Beytlehem kasabasında dünyaya geldi (Luka 1:26-38).

 

Otuz yaşına gelince İsrail halkı arasındaki hizmetine başladı; birçok harika ve mucize gerçekleştirerek vaat edilen Tanrı Oğlu, Mesih olduğunu açıkça gösterdi. Bu iddiasından dolayı İsrail’in ileri gelenleri onu çarmıha mahkum ettiler (Matta 26:6268). İsa Mesih kusursuz ve suçsuz olduğu halde çarmıha gerildi ve öldü. Fakat üç gün sonra ölüm ve günah üzerindeki zaferini kanıtlayarak ölümden dirildi (1.Korintliler 15:3-8). Dirildikten 40 gün sonra Tanrı’nın yanına alındı. İsa Mesih kendisine iman edenleri kurtarmak ve dünyayı yargılamak üzere yeniden yeryüzüne gelecektir (2. Selanikliler 1:6-8).

İşte Kutsal Kitap’ın ve tarihin gösterdiği İsa Mesih budur. Peki İsa Mesih’in dünyaya gelip ölmesi neden gerekiyordu? Tevrat’ın ilk bölümlerini incelediğimizde Adem ile Havva’nın söz dinlemezliğinden ötürü bütün insanlığın günahle lekelenip ölüme mahkum edildiğini görürüz (Romalılar 5:12). Bu konuda ayrım yoktur çünkü hepimiz Adem’den geldik ve hayatımızdaki günahın etkisi inkâr edilemeyecek kadar açıktır. Bundan sonra Tanrı, Peygamber Musa’nın döneminde Kutsal Yasa’sını İsrail halkına gönderdi (Mısır’dan Çıkış 20).
Sevap ve Günah

Musa’ya verilen Yasa’daki tanrısal standarda baktığımızda hiçbir insanın Tanrı katında kendi gayretiyle aklanamayacağını anlıyoruz çünkü Yasa ancak Tanrı’nın isteğinden ne kadar uzaklaştığımızı gösterebilir (Romalılar 3:20). Yine de bazı insanlar günahkâr olduğunu kabul etmek istememektedir fakat Tanrı’nın Yasası’nın ve kendi vicdanımız aleyhimizde tanıklık etmektedir. İşin kötü tarafı ise şudur, içinde bulunduğumuz günah köleliğinden kendi çabamızla kurtulmamız mümkün değildir. Belki birçoğumuz kendi gayretimizle günaha karşı savaştık ama direndikçe durumumuzun ne kadar da çaresiz olduğunu anladık.

Çocukluğumuzdan beri bizlere, “sevap işleyin ki Tanrı sizi bağışlasın” diye öğretildi. Fakat bu da çıkmaz bir yoldur, çünkü sevaplarımız ne kadar olursa olsun, içimizdeki günah da cezası da olduğu gibi durmaktadır. Yaptığımız iyilikler kötülüklerimizi silmiyor ki, zaten iyilik yapma eğilimi ve gücümüz bile bu Tanrı’dan verilen bir lütuftur – yani bunlar tam sevap sayılmaz. Ayrıca Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın kendisi böyle iyilikler sayesinde kurtulamayacağımızı söylemektedir çünkü herkesin sandığının aksine kıyamet gününde terazi olayı yoktur (Galatyalılar 2:16; Efesliler 2:8-9). Ya da şunu da duymuşsunuzdur: “Yeter ki insan olsun.” Halbuki insan gerçek insanlığını Adem’le birlikte Aden bahçesinde yitirmiştir. Hangimiz tam olarak Tanrı’nın yaratmış olduğu ilk Adem’in karakterini yansıtıyoruz ki?
Merhamet ve Adalet

Yine de bir başkası “Tanrı’nın rahmeti boldur ve bizi bağışlar” diye kendi kendini avutur. Evet, Tanrı merhametli ve lütufkârdır, hatta İncil “Tanrı sevgidir” diye söyler (1.Yuhanna 4:8). Fakat aynı zamanda Tanrı evrenin hâkimidir ve günahlarımızı adaletle yargılamak zorundadır. Cennete girebilmek için Tanrı’dan bir torpil bekliyorsak boşu boşuna beklemeyelim çünkü Tanrı kutsal olduğu gibi O’nun cenneti de kutsal bir yer ve dolayısıyla oraya girebilmek için tam bir kutsallık şarttır.

Peki kutsal olmak tam olarak ne demektir? Bir örnek verelim: Önümüze sımsıcak taze bir çay koyuluyor fakat içine bir damlacık zehir düşse, onu yine de içer miyiz? Birisi, “Boş ver, zaten çayın % 99,9′u temizdir, içsene!” dese de içemeyiz çünkü o azıcık zehir yüzünden çayın saflığı bozulmuştur. Aynı şekilde Tanrı insanı kusursuz ve kutsal yarattı. Ama şimdi her birimiz her türlü günaha bulaşmış durumdayız. Aslında tek bir günahımız olsa da, (zaten bu doğru değil, boyumuza kadar günaha gömülmüş durumdayız) Tanrı’nın huzuruna girmemizi engelliyor. Çünkü Tanrı’nın bize bağışladığı kutsallığı bir kere bozduktan sonra

, O’nun bizi günahla lekelenmiş olarak kutsal cennetine alması mümkün değildir yoksa kendi mükemmeliyetine ve adaletine aykırı davranmış olur.
Kurban ve Kurtuluş

O zaman günahtan ve cehennemden nasıl kurtulacağız? İşte İsa Mesih bunun yolunu göstermek için geldi. Kutsal Kitap’ın öğretilerine göre İsa Mesih sadece bir âlim ya da peygamber değildir, O dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı kuzusudur ve Tanrı’ya giden yolun ta kendisidir. O çarmıhta dünyanın bütün günah yükünü üstlenerek kendisini bütün insanların yerine feda etti (Romalılar 5:6-8). İsa Mesih bize ait olan ölüm cezasını kendisi üstlendi, öyle ki O’nun kanı sayesinde bütün suçlarımızdan aklanıp sonsuz yaşama kavuşalım (Romalılar 6:23). Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta bütün insanlara sunduğu müjde budur – İsa Mesih’e iman eden herkes kurtulacaktır (Romalılar 10:9-13).

Dolayısıyla Hıristiyan olmak belirgin bir dinin ya da mezhebin mensubu olmak anlamına gelmiyor. Evet, Hıristiyanlık adı altında tarih boyunca nice yanlış olaylar ya da hatta bugün bile Hıristiyanlığı temsil eder gibi televizyonda gösterilen birçok ilginç durumlar karşımıza çıkıyor fakat Hıristiyanlığın asıl kaynağı ve kıstası İncil’in ve İsa Mesih’in ta kendisidir. Herhangi bir inancın mensuplarının tavır ve davranışlarıyla o inancı yargılamak o inancın yanlış olduğunu kanıtlamaz. Aslında inancın temeline inip bakmak gerekir. Bu yüzden amacımız yalnız Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta aktarmış olduğu öğretilere ve ilkelere bağlı olmaktır. Kısacası, İncil’e göre yaşayan bir Hıristiyan Mesih’e iman edip İncil’in prensiplerini uygulayan kişidir.

Tabii ki, imanla kurtulduktan sonra Tanrı’ya yaraşır bir biçimde yaşamaya ve buyruklarını yerine getirmeye çalışmalıyız (Yuhanna 14:21). Tanrı’nın lütfu sayesinde, günah ve ölüm mahkûmiyetinden kurtulduktan sonra, bile bile günah içerisinde yaşamak kesinlikle İncil’e aykırıdır ve böyle yaşayan birisi yaşayışıyla gerçek bir Hıristiyan olmadığını göstermiş olur (Romalılar 6:13).

Sonuç olarak insanın kurtuluşu için Tanrı’nın sağladığı tek bir yol vardır – o da kendisini insanlık uğruna fidye olarak sunan Tanrı Oğlu İsa Mesih’tir. İncil bu kurtuluş müjdesinin iman eden herkes için geçerli olduğunu sürekli söyler (Yuhanna 1:12). İnsanlar arasında ayrım yoktur, çünkü Tanrı herkesin Mesih’in kanı sayesinde tam kurtuluşa erişmesini bütün yüreğiyle arzulamaktadır. İncil’de yazıldığı gibi, “Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü” (Romalılar 5:8). Hıristiyanlığın özü bu ayette bulunmaktadır. Soru ise şudur: Yüce Tanrı’nın böylesine muazzam sevgisi karşısında siz nasıl bir karşılık vereceksiniz? Sevgili okuyucu, Tanrı sizi gerçekten seviyor ve Mesih aracılığıyla çarmıhta gerçekleşen sonsuz yaşam armağanını size de uzatıyor. Fakat bu karar sizin seçiminize bağlıdır.

You can leave a response, or trackback from your own site.

Yorum yap !

Contact Form Powered By : XYZScripts.com